11 Ocak 2009 Pazar

Saatimdeki Kum Taneleri

Sıkıcı bir derste yazın bütün endişesizliklerini ve güzelliklerini içinde barındıran birkaç kum tanesine denk gelmiştim saatimin içinde.
Akrep ve yelkovanın etrafında bir sağa bir sola düşüyordu bu kum taneleri ve o an beni benden almıştı bu minimize edilmiş taş parçaları.
Ben sıcak bir yaz gününde denize dalıp da balıkları yakalayacak gibi olurken de aynı saat gözüme çarpıyordu. Bugün ise soğuk ve yalnız bir kış sabahı sıkıcı bir derste o kumlar beni o denize ve o endişesizliklere geri götürmüştü.
Hayat tesadüfleri severmiş.
O kum taneleri sallandıkça ben o balıkların yanına döndüm, onlar sallandı ben iyice koptum dersten.
Zaten x ile y ile aram pek de iyi değildi o aralar.
Çok da severdim gittiğim yerlerden irili ufaklı bana orayı tekrar tekrar hatırlatacak şeyler almayı yanıma.
Yıllarımı geçirdiğim lojmanların ağaçlarından bir yaprak hatta tavşanımın ölmeden önce yaptığı son kakası ve sevgilimin kâğıt parası.
Gittiğimiz yerlerde hesabı hep yarı yarıya öderdik, o parasını bana bırakmıştı ve ‘’ ben tuvalete gidip geliyorum hayatım ‘’ demişti, ben ise onun kâğıt parasını farklı bir cebime koyup hesabı asıl paramdan ödemiştim.
Bugün ondan haber dahi alamıyorum, klasik nedenlerden ötürü ayrılmıştık ama benim hayatımdaki yeri çok önemli olduğu için ve bazı ilklerimi de onunla yaşadığım için o kâğıt parayı hala saklarım.
Bir gün Teoman’ın bir şarkısında da dile getirdiği gibi ‘’ Belki benim kâğıt param, döne dolaşa, bir şekilde senin cebine girmiştir ‘’ lafından yola çıkarak o parayı harcamayı ve bir şekilde o paranın döne dolaşa o kızın cebine girmesini umut etmiştim fakat bunun gerçekten olma ihtimalini düşününce o parayı saklamaya devam etmiştim.
O kum taneleri bilinçsizce girmişlerdi saatimin içine.
Çocukken taşları kumların altına gömüp, deniz kabuklarını da üstüne koyarak mezar taşı yaptığımı hatırlatmıştı bana.
Forrest Gump durmadan koşarak arkada bıraktıklarını daha da geride bırakmaya çalışıyormuş ya ben de bunun tam tersine beni hep eskilere götürecek bir şeyler ararım yaşantımda.
Bundan olsa gerek koşmayı da hiç sevmem. Hele ki bir yol dahi kat edemediğimiz koşu bantlarında.
Bir insan kendi geçmişini değiştiremez fakat kendine yeni bir gelecek sunabilir.
Ben hep geçmişte kalmıştım ve varlıklarıyla oynayamayacağım ve değiştiremeyeceğim olumlu olumsuz anılarımla daha da melankolik bir hal alıyordum yaşarken.
Bazıları olan biten her duyguyu iyi kestirebildiğim için bugünleri iyi görebildiğimi söylese de ben hep dünde kaldığım için bugünleri yaşayamamıştım.
Ve sanki o kum taneleri de bana bunu kanıtlamaya çalışıyordu.
Mazide yaşananlara gerçekten doyabilseydin, o günleri böylesine özler miydin? Diyorlardı bana alaycı gülümsemeleriyle.
O küçük yapıtların böylesine büyük ve anlamlı soru sorabilmelerinden sonra öylece kalmıştım, ardından tahtada gene f(x)’i bulmam gerekmişti ve tahtada saate bakmak amacıyla o minimize edilmiş taş parçalarına baktığım an gerçekten garip bir an olmuştu.

Hiç yorum yok: