11 Eylül 2011 Pazar

İnsanı kendinden kim koruyacak?

...Yazmaya ve dirilmeye o kadar alıştım ki, artık ne zaman kendimi berbat hissetsem bunun başka bir yazı ya da cümleye gebe olduğunu anlıyorum. Yalnız mutluyken bir şey yazmamaya çalışıyorum, sonrasında çok gülünç oluyorlar. Bunun dışındaysa sahibi olduğum hüznün başka bir getirisi yok, elimde olsaydı sokağa çıkar ve birkaç arkadaşımın yanına giderdim ama bir şeyi ya da birini sevmeye çalışmak, umut etmek gibi işkenceyi uzatan bir eylem. Kahrolası dünyada kahrolası bir evde sıkışıp kaldım, çözüm ya da sonuç falan yok. İnsanlar her zaman benden büyük şeyler beklediler, çünkü böyle şeyler yazıyordum. Bir yandan kendimi bitirirken yazıda, bir yandan yüceltmiştim ve bu insanlar bana aptalca bir saygı duyuyorlar. Oysa benim yaptığım artık, evin farklı köşelerine giderek uykuyu beklemek. Uykudan çok şey bekliyorum: Rüya. Bilincim beni yanıltmıyor; ben hasta bir adamım. Ama şükürler olsun ki hepimiz, her an ölebiliriz. Yaşayan insan için her zaman bir seçenek daha var galiba. Fakat ben bunu düşünmüyorum, ölmek için intihar etmeme gerek yok, zaten yavaş yavaş gidiyorum. Artk genç değilim, yakında yirmi olacağım ve bu benim için yüz’e bedel.