19 Şubat 2009 Perşembe

İnsanlar Ayrıntılarında Saklıdır

Saçlarına bir yazı yazdım.
Altına çalan renklerinde kaybolduğum, hatta parmak uçlarımla gizli gizli okşadığım.
Sabahları ilk kalktığın vakit o dağınık hallerini gözümün önüne getirmeye çalıştığım saçlarına.
Gözlerine bir isim taktım.
Bazen bakmaktan korktuğum, çoğu zaman da içten içe ‘’bakma, bakma! Gene rezil duruma düşeceksin yoksa’’ diyerek kendime sitem etmeme rağmen gözlerimi alamadığım.
Bugüne kadar neler gördüklerini ve daha neler göreceklerini merak ettiğim gözlerine.
Ayna karşısında elbiselerini denediğini, fütursuzca ayaklarına çoraplarını geçirdiğini ve en güzel kokuları bileğine, boynuna sıktığını görebilir gibiyim.
İnsanlar ayrıntılarında saklıdır sevdiğim.
Bir tiyatro oyuncusu düşün şimdi zihninden.
Sahnede gerçek benliğinden ve bütün sorunlarından kopmuş bir şekilde sanatını icra ederken.
Ardından oyunun bittiğini ve oyuncunun bütün alkışları müthiş bir mütevazılık ile kabul edip de izleyenlerini selamladığı anı da kestirebiliyor musun?
O oyuncu perde kapandıktan sonra cebindeki son parasının telaşına hatta hüznüne ve istemeyerek de olsa gerçek benliğine geri döner ya, işte ben o oyuncunun kulisindeki her bir tarafı ampullerle çevrili olan ayna karşısındaki makyajını temizlerken hissettiklerine önem veririm.
Biraz önce çılgın âşık Romeo olan o adam makyajını temizledikten sonra memleketinin sanata olan kayıtsızlığından ötürü gene çulsuz bir insan haline dönüşse de tiyatroya olan tutkusundan ve ona karşı duyduğu o yoğun sevgisinden ötürü beş parasız yaşamaya bile razı olur ya işte ben de seni böyle bir tutkuyla seviyorum.
Ama dikkat et sana ‘’sevgilim’’ değil, sadece ‘’sevdiğim’’ diyebiliyorum.
Ve biliyorum bir gün senin de tiyatron bitince, rollerini başka yapmacık insanlara devredince ve o vazgeçemediğin kalabalıktan kopunca bana varacaksın.
Açtım ellerimi gene dua ettim bu gece, kelimelerin arasına da seni ve adını sıkıştırdım, tanrım diye başladım, sen diye bitirdim. Bir gün benim ol diye.
Bütün bunlar belki de birçok aşığın sevdiklerine söylemek istedikleri şeylerdir ama ben kendimi biliyorum bütün bu yazdıklarım sana hiçbir zaman bahsetmeyeceğim şeyler üzerine.
Her şey sensin!

5 Şubat 2009 Perşembe

İdealler Uğrunda

İnsan, vazgeçmezse elde eder.
Sevdiğine, hayallerine, ideallerine…
İsteyip de elde edemeyeceğini düşünürse zaten kaybetmiştir.
Müzik tarihinin en bilinen isimlerinden birisi olan Beethoven’in keman tutuşunu gören müzik öğretmeninin onun için müzisyen olamaz demesi örneği bu yüzden var.
Beethoven o gün ‘madem öyle tamam’ o zaman deseydi bugün biz onu tekrar anacak olmazdık.
Oysa insanlar kolay pes eder, uğruna savaşmaktansa uğrunda ölmeyi yeğler.
Yerine sevemezseniz âşıksınızdır, unutamıyor ve vazgeçemiyorsanız bir gün tekrar kavuşursunuz.
Bazen sevmek yetmez ya işte öyle bir şeydir tutku.
Özlemden de öte, bir ihtiyaçtır, bir ülküdür.
Her sigaranın farklı bir şey uğruna yakıldığı gibi her insanın da birbirleri için arzuladıkları ve o insandan beklentileri farklıdır.
Ve bir pezevenk sattığı fahişesine âşık olursa dengeyi bozar ve bu denge olması gerekendir, aşıldığında ne kadar doğru bir şey yapılmıştır bilinmez.
Hedeflerine duygularını karıştırır ve günden güne sevgisini yitireceği gibi amaçlarından da olur.
Bir fahişe de müşterisine âşık olamaz ya da aynı şekilde bir müşteri fahişesine.
Çünkü kişi, karşısındakinden asıl beklemesi gerekenler yerine başka başka beklentilere düşer ve kaybeder. Oysa herkesin var oluş sebebi ve rolleri bellidir bu hayatta.
Varlığını vurgulamaya çalıştığım şey ‘’denge’’
Bu yüzden eski Türk filmlerinde fabrikatör kızları fakir çocuklar uğruna aileleriyle ters düşer.
Tarık Akan ne kadar yakışıklı bir adam da olsa.

Bu yüzden bizi yansıtan, benzer yaşam tarzları sürdüğümüz hatta aynı müziklerden keyif aldığımız ve bize bizi hatırlatan insanlarla beraber oluruz.
Bu bir sevgili de olabilir samimi bir dost da.
Bazen de bize bizi unutturan kişilerin yanında olmayı tercih ederiz.
Bu da paradoksun ve benlikten kaçışın bir parçasıdır.
İdealler ve istekler bazen bu tür dengelerle ter düşebilir.
Ama Tarık Akan gerçekten severse ve peşine düşerse fabrikatör kızını bile kafaya alabilir çoğu zaman.
Gözünü kapadığında herkes cesurdur, mutlak bir cesaret gerekebilir bu tür bazı dengeleri aşmak için.
İşte bunlar, denge kavramının yenik düştüğü zamanlardır ve mutlu bir ölümle sonuçlanır idealler uğrunda geçmiş bir hayat.
Hep bahsettiğim bir şeydir bu koşuşturmalar ve son nefesinizi huzurlu vermek için bu maratonda yer almanız gerekmektedir çünkü ancak ve ancak insan isterse yapabilir…