24 Ağustos 2011 Çarşamba

Ölmek İçin Yaşamak

Sonbahar ayında yayınlanacak kitabımdan bazı paragraflar:

- Aslında çok şanslıyız, hepimiz yaşıyoruz. Çoğu öldü, biz kalan sağlarız. Yürüyor, okuyor, konuşuyor, sevişiyoruz. Eylemlerimiz var ve ben yaşamak için deli oluyorum. Bazen de ölmek için deli oluyorum ama bunun bir önemi yok, şimdilik, hepimiz burada beraberiz.

- Yazan bir insan olarak hayatı başarıyla tanımladığın an hayatın biter; bilmek, özgürlüğü getirirken bir yandan sonunu hazırlar. Yazar sorgudur, onda cevap yoktur. En doğru cevapları bulan yazarlar mutsuz olur ya da bir an önce ölürler. Düşünce vardır ve düşüncenin peşinde bazı adam ya da kadınlar, hepsi bu. Bütün yargılar çürütebilir, ama bu eylemi ya da var oluşu anlamsız kılmaz.

- Şu an bir sahildeyim, her yerim kum içinde kaldı, sanırım denizi hala sevemedim. Burada yüz kadar insan var, çoğu boğulmamak için yüzüyor ve hepsi senden habersiz olmalı. Seninle tanışmamış oldukları için üzülüyorum onların adına. Hiç beklemeyecekleri biri onlar için üzülüyor şu anda. Bu içgüdü nereden geliyor emin değilim ama birazdan biraz suya gireceğim. Eminim suda da seni düşüneceğim. Sana senin de bunu beklemene rağmen seni sevdiğimi hiç söylemediğim için üzgünüm. Ama ben iyi birisiyim. Kötü ve kayıtsız gibi görünmek isteyen makul bir insan. Belki de bu yüz kişiden daha mutlu, daha insan.

- Aslında ben hala o fahişenin odasındaki deri ceketli, pezevenk görünümlü, katil ruhlu pisliğim. Peki ya bazı sabahlar on yaşındaki bir oğlan çocuğu gibi anne ve babasının arasına girip yatan kim? En belalı şehirlerin en belalı serserileriyle pazarlık yapan ya da daha dilini ve hayatını bilmediği bir ülkenin fahişesiyle o yola çıkmayı anlamsızca göze alan kim? İyi bir roman yazmak için kendimi satabilirim, ama kendimi aldatmam. Kendimden saklanamam, hayır bu kadar güçlü değilim. Öyleyse hangisi benim? Hepsi benim.

8 Ağustos 2011 Pazartesi

Yeni Kitabın Arka Kapak Yazısı

Yazmış olduğum yeni kitabı bitirdim: Biraz var oluşçu, biraz gerçekçi. Sanırım sonbahar başında yayınlanacak, daha uzun sürmesine izin vermeyeceğim... Biraz hüzünlü ve sert bir tarzı var, muhtemelen gene yerden yere vurulacak, ahlaksızlıkla, vatan hainliğiyle, obsesiflikle ya da başarısızlıkla suçlanacağım. - Yazan insan diğerlerine göre biraz daha kirli değil midir her zaman? - Ama tek umurumda olan şey yazı benim için. Ve bunu size sunmak istedim. Bizim bir kavgamız var...

Kitap, ilk cümlesinden itibaren toplumsallaşmış ya da toplumsallaşamamış insanın sahip olabileceği kimlikleri sorgular ve ironik bir biçimde “serseri” ruhlu bir genç tarafından, yirmi birinci yüzyılın “modern” insanına ve hayatına eleştirel bir bakış getirir. Henüz on dokuz yaşındaki bir gencin var oluşunu keşfetme ve hakikat arayışındaki yolculuğunda edindiği gözlem ve yorumlar, kitabı üç bölümden oluşan psikolojik bir deneme-roman haline getirir; yazar, bir şeyler anlatırken aynı zamanda bir şeyler söylemeyi de arzular. Yıllarca yalnız yaşamasına izin verildiğinden dolayı içinde oluşan intikam ve şiddet duygusu yüzünden ise kitabın sonlarına doğru artık ufak ufak delirmeye başlar; okur bu sonlarla beraber yazarın bilinci ile kendi sorgusu arasında gidip gelir. Kitabı bitirdiğinizde ise yazarın deyimiyle “kendinizi gerçekleştirmek için” yazarı öldürmüş olursunuz.