24 Haziran 2011 Cuma

Bazı yeni düşünceler, bazı yeni paragraflar...

Yazmakta olduğum yeni kitaptan, bazı bölümlerinden bazı paragrafları paylaşmaya devam ediyorum;

"Fakirleri çok severiz. Ama en çok onları seviyormuş gibi görünmeyi. Onları şehir fotoğraflarında süslemeyi, filmlerde umutsuzca aşık etmeyi, onlarla ilgileniyormuş gibi görünmeyi, onları tam anlamıyla kullanmayı severiz daha çok. Yanımızdan gittikten sonra artık çok da umurumuzda olmazlar, çünkü kimse gün içinde halinin içini yaktığı, başını döndürdüğü bir “kimse” için güvenli ve rahat yatağındaki uykusundan ödün vermez. Ölüm gibidir fakirler. Ölüm hakkında yapılan tek bir şey vardır: Hiçbir şey olmamış gibi devam etmeye çalışmak. Arada bir kendimizi rahatlatmak için yaptığımız mezar ziyaretleri ise eski hayat arkadaşlarımıza verdiğimiz bir sadakadır, onları içimizde yaşatamadıktan sonra. Yaşamakta olanların ve iyi yaşayanların yanındayızdır biz ve bizden aşağıda olan insanlara bizim aslında ne kadar yukarıda olduğumuzu kendimize hatırlatmak için bakarız daha çok. Bugün hapiste olan mahkûmların bizi bu kadar dürüst hissettirmeleri gibidir bu." İnsanlar çok kalabalıklar…

"...Bugünlerde ise sadece onu görmek için çıkıyorum evden. Onun dışında yeni müzikler dinleyip, yazılar okuyup, internete girmek ve yatmakla geçiyor vaktim. Biraz önce arayan gene oydu. Beni çok şaşırtıyor bazen, benim asla yapmayacağım jestler yapıyor, zarif bir kız. Sık sık sesimi duymak istiyor. Hayatımda birinin numarasını sırf sesini duymak için çevirdiğimi hatırlamıyorum. Bu tür zıtlıklarımızın yanında keşfedebildiğimiz ortak yanlarımız sayesinde sevdik birbirimizi." Ağladı ve gözyaşlarını öptüm / Bir ilişki günlüğünden notlar

"İnsanları doğal seyirlerine bırakamazsınız, bunu kimse göze alamaz. O çok sevdiğimiz, aklıyla hayvandan, canlılığıyla taştan ayırdığımız, güvendiğimiz güzel insanı kimse salamaz dışarıya. Evler yapmak, başına polisler dikmek, tekdüze okullar kurmak, çok düşünmemesi ve oyalanması, “para” kazanması için iş imkânları yaratmak ve olay bittiğinde kabını dinlendirmesi için küçük bir toprak parçası vermek zorundayız onun için. Evren, doğa, bitkiler ve hayvanlar bu kadar mükemmelken bizim hala bir evrim aşamasında olduğumuz gerçeğine yaklaşmalıyız. İnsan, gelmiş geçmiş en asil ve en zavallı türdür. Ve çoğumuz çoğunlukla hayal kırıklığıyız. Eğer ortada bir Tanrı varsa utanç içinde olmalı. Onun yeryüzündeki taklitçileri bile midemi bulandırmaya yetiyor, herkes tanrıyı oynuyor."
İnsan Egosu ve Bilinçaltı

"Günümüze kadar ulaşmış bütün yazarların ilk defa yayınlanabilmek için çektikleri çileleri, sahip oldukları o klasik hikayeleri, işin içinde olan insanlarca bile anlaşılmamaları, çoğu kez ölmeden hak ettikleri değeri görmemeleri, bize yayıncı ve editörlerin aslında ne kadar alakasız insanlar olduklarını göstermiyor mu? Bir yeteneği keşfetmek ne zaman bu kadar zorlaştı? En iyi kitaplar bulunmayan ve yazılmamış olanlardır." Yazarlık serüvenim

"Bu dünya pek de hoş bir yer değil hatta bazen tanrıya ‘’Olmamış bu!’’ demek istiyorum ama sevilebilir. Bu yüzden artık bu tür şeyleri düşünmemeyi düşünüyorum ama hayatın bu kadar uzun olduğunu bilsem vallahi doğmazdım; sürekli yaşamak, hiç durmadan yaşamak çok zor. Yeniden dünyaya gelme ya da dirilme ihtimali intihar seçeneğini de elimden alıyor, kaçış yok galiba. Bu yüzden en iyisi yaşamak uzun olduğunu bile bile sürekli, hiç durmadan yaşamak ve buna mecbur olduğun aklına geldiğinde intihar değil firar etmek. Evet, çözüm bu. Orada zaman yok. Burada olan ne varsa orada yok." Otel odası günlükleri