27 Mayıs 2014 Salı

Hastane-Adliye Durağı

                Bugün mahkemem vardı. (Gezi) Sabah erkenden kalktım ve saçımı taradım. Ancak hala namuslu ve vatansever bir yurttaş gibi görünmüyordum. –Hâkime nasıl anlatabilirim kötü ya da suçlu biri olmadığımı?– Ağzımda bir ıslık, indim güzel gettomun yorgun yokuşundan. Kabataş-Kadıköy motorunda ince belli bir çay ve karışık tost; gözlerimde deniz, yoldayım. Sonra Kadıköy-Kartal metrosunda ‘Huzurevi’ durağını geçtim ve ‘Hastane-Adliye’ durağında indim. Betondan, kocaman bir adalet sarayının içindeyim şimdi. (Gözaltına alındığım gün oraya azılı bir suçlu gibi ellerim kelepçeli getirildiğimde, insanların endişe dolu bakışları altında tutsaklığı düşünüyordum; iki adım ötem bile yasaklanmışken bana, kımıldayamazken hiçbir yere, Boğaz Köprüsü’nün nasıl göründüğünü unutmaktan korkuyordum. Ama artık değil.)

                Davacı polisler huzursuz, oturdu yerlerine. Ben, pis tecavüzcü, dolandırıcı ve katil, ayakta ve gülümsüyordum. Çünkü biliyorum, bütün bir dünya rahat ve sıcak hapishanelerde yaşarken, kapatılacağım dört duvar ve ufak bir avluda gene kurarım düşlerimi. / Gene görürüm yıldızları ve kimse karşı koyamaz zihnime, deliliğime. / Yazabilirim kanla, terle, tükürük ya da spermle; bir şekilde, her yerde. / İzin vermem bu ülkenin bana sürgün olmasına. / İstemem başka bir ülkede yaşlanmak zorunda kalmak. / Kaçıp kaçıp gene buraya dönmek isterim.

 Ocağım, Mart'ım; bu sene Kış ve İlkbaharım o tuhaf duruşma salonunda geçti. Dava ertelendikçe ertelendi. Bugün olduğu gibi. Çıktım adliye sarayından ve denize koştum, koştum, koştum. Bir çocuk parkında tahterevalliye bindim. Birkaç kedinin başını okşadım, bazı köpeklerle selamlaştım. Moda Çay Bahçesi'nde bir sigara tüttürdüm. Kızların, yazın geldiğini müjdeleyen güzel ayak bileklerinin sokaklarda bayrak gibi dalgalanışlarını izledim.

                Ardından evime geldim ve tam bir sene önce bugün ilk cümlesini yazdığım romanıma bir cümle daha ekledim. Sokakta ansızın vurulup öldürülmezsem, bu kitabı yakında bitirebileceğimi düşünüyorum. (Özgürlük mümkün müdür? / Bu dünya bir kafes mi? / Kim tıktı bizi içeriye? / Yoksa biz mi kilitledik kendimizi oraya?)

                İçim rahat. Bugünün ‘ötekileri’ olsak da, geleceğin avukatları, doktorları, işçi, sanatçı ve İNSANLARI bizleriz. Ve bugünlerde maruz kaldığımız ya da tanık olduğumuz baskı ve şiddetin bir daha tekrarlanmaması için gereken her şeyi yapacağız. Yaşam bizim; duvarlar, düşler, renkler, kediler, ağaçlar, şiirler ve gökyüzü bizim! Çünkü kim ne derse desin, bizler kötü insanlar değiliz.          

26 Mayıs 2014 / Moda