23 Aralık 2008 Salı

Sıradan Farklılıklar

Sıradan bir insanın farkı göze çarpmaz fakat diğerlerinin aksine asıl farklı olan kişi aslında sıradan ve farklı olma çabasında olmayandır.
Farklı görünüp popülarite peşinde koşmanın yaşı dahi yok, herkeste farklılık arayışı var.
Haliyle böyle bir durum çevresindekilerden abartılı beklentiler beklemeyen birisini ortamın en farklı bireyi haline getiriyor.
Bir insan olması gereken imajından ne kadar uzak yaşamaya çalışıyorsa o kadar kişiliksizdir.

Ben insanlarda rastlanılan değişimlerden haz alırım çünkü insanoğlu gerek bedenen gerekse de zihnen kendini geliştirip değiştirmelidir fakat benim sitemim bu farklılaşmayı kötü yönde kullanmaya çalışanlara.
Aslında olduğunun aksine farklı görünmeye çalışıp da dikkat çekmeye çalışanlara kızmıyorum. Aslında kimseye kızmıyorum, herkes kendine göre haklı.
Onların da kendilerine göre bazı doğruları ve beklentileri vardır ona göre yaşıyorlardır vs.
Asıl sitemim onların deyimiyle ‘marjinal olmak’ isterken başkalarını üzenlere.
Herkesin aynı okulda beraber okumak zorunda olduğu ama sevmediği ve okul bitene kadar varlığına katlanmak zorunda oldukları tanıdıkları vardır ya işte benim de varlığından fazlasıyla rahatsız olduğum kişilerde sık rastladığım bir durumdur bu.
Ergenliğin verdiği bir kompleks ya da heyecan derler anlarım fakat başkalarının üstünden popülarite edinme amacı gerçekten çok acınası bir durum.
Bir başkasının zaaflarını alaycı bir halde ifade etmenin çocuklukta yaşanılanlar ile alakası olsa gerek.
Nietzsche’nin ‘’Bu dâhil bütün genellemeler yanlıştır’’ lafına katılmıyor değilim fakat yeni nesilde duygunun bulunduğuna inanmıyorum.
İstisna yaşam ve ilişkiler her yerde mevcut fakat sokaklardaki ergen eşlere bakarsanız sık sık değiştiklerini fark edebilirsiniz.
Yoğun bir arayışları vardır ya da bir türlü doğru kişiyi bulamıyorlardır diye düşünmeyin çünkü zamanında aynı masayı paylaşmak zorunda olduğum bir ergenden ‘’olum ben zaten onunla yiyişmek için çıkmıştım’’ lafını duymuş birisiyim.
Kendisiyle ‘yiyişmek’ için çıkan oğlan çocuğuna izin veren sözde hanım kıza da sormak lazım e hani sen annesinin biricik kızıydın diye.
Popülarite için mi o çocukla çıkıp da kendini öptürüp öptürüp aptal yerine koydurdun yoksa gerçekten sen onu sevmiştin de onun niyetleri mi farklıydı?
Farklı yaşam tarzlarına özentilik, farklı eş deneyimleri ve haliyle ortaya çıkan duygusuzluk duygusu.
Bütün bunlar çevresine ben çok uçtayım, sıra dışı birisiyim imajı vermek isteyenlerden ötürü oluyor.
Haliyle sevgiler yapaylaşıyor ve ilişkilerde kuşkular artıyor.
Farklı görünme çabasının psikolojideki yerinde yaşamdan beklentilerin artması ya da özünde kendinden nefret etmek gibi tezat düşünceleri de barındırdığı bir gerçek.
Yunan Felsefesinin kurucularından Sokrates’in de dediği gibi “Ya kendimiz olmaya yürüyoruzdur ya da kaybolmaya…”
Bu tür farklılaşma çabaları başlarda gözümüze yeni bir düzene başlangıç gibi görünse de sonlarında kaybolmaya giden ilk çıkışlardan olduğunu anlamamız muhtemeldir ve öyledir ki bu değişim çabaları ileriki yaşlarda ‘ah şu ergen telaşlarımız’ sohbetlerine bırakır yerlerini ve birer anı olur zihnimizde…

1 yorum:

GizliKız dedi ki...

"Bir insan olması gereken imajından ne kadar uzak yaşamaya çalışıyorsa o kadar kişiliksizdir."
Bu cümlenin sana ait olduğunu tahmin ediyorum. Okuyunca beni düşündürdüğün için teşekkür ederim.