Bugün mahkemem vardı. (Gezi) Sabah
erkenden kalktım ve saçımı taradım. Ancak hala namuslu ve vatansever bir
yurttaş gibi görünmüyordum. –Hâkime nasıl anlatabilirim kötü ya da suçlu biri
olmadığımı?– Ağzımda bir ıslık, indim güzel gettomun yorgun yokuşundan.
Kabataş-Kadıköy motorunda ince belli bir çay ve karışık tost; gözlerimde deniz,
yoldayım. Sonra Kadıköy-Kartal metrosunda ‘Huzurevi’ durağını geçtim ve
‘Hastane-Adliye’ durağında indim. Betondan, kocaman bir adalet sarayının
içindeyim şimdi. (Gözaltına alındığım gün oraya azılı bir suçlu gibi ellerim
kelepçeli getirildiğimde, insanların endişe dolu bakışları altında tutsaklığı
düşünüyordum; iki adım ötem bile yasaklanmışken bana, kımıldayamazken hiçbir
yere, Boğaz Köprüsü’nün nasıl göründüğünü unutmaktan korkuyordum. Ama artık
değil.)
Davacı
polisler huzursuz, oturdu yerlerine. Ben, pis tecavüzcü, dolandırıcı ve katil, ayakta
ve gülümsüyordum. Çünkü biliyorum, bütün bir dünya rahat ve sıcak
hapishanelerde yaşarken, kapatılacağım dört duvar ve ufak bir avluda gene
kurarım düşlerimi. / Gene görürüm yıldızları ve kimse karşı koyamaz zihnime,
deliliğime. / Yazabilirim kanla, terle, tükürük ya da spermle; bir şekilde, her
yerde. / İzin vermem bu ülkenin bana sürgün olmasına. / İstemem başka bir ülkede
yaşlanmak zorunda kalmak. / Kaçıp kaçıp gene buraya dönmek isterim.
Ocağım, Mart'ım; bu sene Kış ve İlkbaharım o tuhaf duruşma salonunda geçti. Dava ertelendikçe ertelendi. Bugün olduğu gibi. Çıktım adliye sarayından ve denize koştum, koştum, koştum. Bir çocuk parkında tahterevalliye bindim. Birkaç kedinin başını okşadım, bazı köpeklerle selamlaştım. Moda Çay Bahçesi'nde bir sigara tüttürdüm. Kızların, yazın geldiğini müjdeleyen güzel ayak bileklerinin sokaklarda bayrak gibi dalgalanışlarını izledim.
Ardından
evime geldim ve tam bir sene önce bugün ilk cümlesini yazdığım romanıma bir
cümle daha ekledim. Sokakta ansızın vurulup öldürülmezsem, bu kitabı yakında bitirebileceğimi düşünüyorum. (Özgürlük mümkün müdür? / Bu dünya
bir kafes mi? / Kim tıktı bizi içeriye? / Yoksa biz mi kilitledik kendimizi
oraya?)
İçim
rahat. Bugünün ‘ötekileri’ olsak da, geleceğin avukatları, doktorları, işçi, sanatçı ve
İNSANLARI bizleriz. Ve bugünlerde maruz kaldığımız ya da tanık olduğumuz baskı
ve şiddetin bir daha tekrarlanmaması için gereken her şeyi yapacağız. Yaşam
bizim; duvarlar, düşler, renkler, kediler, ağaçlar, şiirler ve gökyüzü bizim!
Çünkü kim ne derse desin, bizler kötü insanlar değiliz.
26 Mayıs 2014 / Moda |
3 yorum:
Resmen her adiminizi sizinle hissetdim. Sanki sizinle o adliye binasina girdim, ciktim ve denize dogru kostum. Sigarayi birakmama ragmen, o sigarayi sizinle ictim. Cigerlerim yandi. Iyi insan oldugumu bir kez daha anladim. Aytug bey, ellerinize saglik ve thank you for making me cry!
Ağladı ve gözyaşlarını öptümü okuduğum'dan beri seni takip ediyorum yaptığı yanlışlardan utanmayan sıkılmayan, kötü olduğunu düşünüp aslında çok iyi bi insansın duyarlı olman seni sen yapmış bile.. 4 duvar arasına da girsen şu saatten sonra sen senlikten bir dirhem kaybetmezsin.
Çok güzel yorumlar var.
Keşke ben'de böyle güzel yorumlar yaza bilsem
Yorum Gönder